Yu ve İlginç Hayvanlar

Yu ve İlginç Hayvanlar

5-11 Haziran Çevre Haftası boyunca sağlıklı çevreyi, ekolojik yaşamı anlatan kitaplardan söz etmek, yaşam döngümüzü kitaplarla anlamlandırmak istedik ve bugün sıra, haftanın son yazısında. Meşe Palamudunun Sihri, tohumdan ormana doğru genişletiyordu çocukların yaşam döngüsü algısını, Balkabağıgiller ise minik çiçeklilerden dev yapraklılara, evde büyüyüp serpilen bitkilerin hayatı nasıl dönüştürdüğünü fısıldıyordu. Bu yazıların rotası, meşe palamudunun öyküsüne benzesin istedik, onlarla tanışan çocuklar “yere çöp atmayarak koruduğu toprağın nesli tükenmekte olan bir hayvana açtığı kucak olduğunu” hep hatırlasın. Toprağa düşen o minicik tohumla başlayan yolculuk, yağmur ormanlarında bir kapibaranın yamacında son bulsun. Ama biliyorduk ki, kapibarayla tanışmak, haritanın uçlarına uzanmak için önce Yu gibi ilginç hayvanları pek seven, güvenilir bir yol arkadaşına ihtiyacımız vardı.

Ama ilginç bir şey oldu ve tam Yu rehberliğinde yola çıkmak üzereyken, bizim topraklardan bir öykü işittik. Muğla yakınlarında bir kasabada, bazıları birbirinin tıpatıp aynı, bazıları birbirinin taban tabana zıddı bir grup çocuk, Desen, Efe, Günsu, Saye ve Çınar, yaşamı yeniden yeşertmenin yollarını arıyorlar. Gri teras duvarlarını renklendirmek için çareler düşünürken bir saksı düşünüyor akıllarına, sonra bir diğeri. İlk göz ağrıları fidelerine can suyu verince daha büyük bir heyecanla koyuluyorlar yola ve bir saksı treni kuruyorlar fidelerinden: “O tren hiçbir zaman yola çıkmayacaktı ancak vagonları hep yolcuyla dolu olacaktı.” Sonra toprakla buluşan zeytin çekirdekleri, sonra kuşkonmaz çiçekleri… Yeni bir hayatı, yeşil bir hayatı büyütmek, -evet, tüm zahmetine rağmen- böyle kolay işte. Beton grisinden rahatsız olmak, adını bilmediğimiz ülkelerdeki bir hayvanın yaşamına değebiliyor bazen… Yolumuz hem çok güzel hem çok uzun, bu yüzden, bu gruptan öğrendiklerimizi, çiçek yemenin yollarını heybemize doldurmanın tam vakti.

 

Denizin ta uzaklardan ince bir çizgi göründüğü Ege kasabasındaki ziyaretimizden sonra yeniden koyuluyoruz yola, ilginç hayvanları tanımaya çok meraklı Yu’nun yanına. Soğuk bir gecede, uykusuzluktan yatağında dönüp dururken yeni bir yastık hayali kurmaya başlıyor Yu. Sonra alıyor eline kitabını, daha yakından tanıyor kuşları. Yastığı için tüy rica edeceği kuşu aramak için çıkıyor ormanda bir gezintiye ve puflalarla karşılaşıyor. Ricasını kibarca dile getirdiği an öğreniyor dünya üzerindeki her bir canlının eşit olduğunu, kimsenin bir diğerinin canını yakamayacağını… Puflanın sözü, özellikle kendisini döngünün tepesinde sanan insanın küçük yaşına, erken çağına: Dünyanın hâkimi değilsin insan, kendi rahatın için rahatını kaçıramazsın hayvanların, işleyişini bozamazsın doğanın. Nasıl faydalanacağını düşünmeden evvel izle hayvanların hayatını, neler yapıp ettiklerini, sana nasıl da benzediklerini ve hayran olunası hayatta kalma öykülerini. Yu cebinde pufladan aldığı dersle bir başka güne uyanıyor. Bu kez boynunda fotoğraf makinesi, anneannesinin ormandaki evini ziyaret amacı. Derenin şırıltısına karışan hışırtılarla irkilip kalıyor yerinde, ama yersiz korkusu, yeni arkadaşı ona başka dostlukların aralıyor kapısını. Yeni arkadaşlarıyla çekildiği fotoğrafları, “orman dostluğu”na gülümseyerek atıyor cebine. Sonraki tanışma kamp alanını keşif sırasında. Etraftaki ağaçları izleyerek dolanırken Yu, karşısına çıkıyor yeni dostu. Diğer arkadaşlarından çok farklı boyu posu, heybeti şaşılası. Belli ki bu ormanda yok onun emsali. İlk anlar hep önemlidir, Yu adını yanlış söyleyerek kızdırdığı bu iri hayvanla dost olmayı başarabilecek mi?

Yu minik bir oğlan, yaşıtlarının alışık olmadığı dünyaları tanımaya meraklı. Kendisini ormanı ziyarete gelenleri bilgisiyle aydınlattığını bir rehber olarak hayal ediyor bazen. Her gezisinde adını pek işitmediğimiz, dünyanın belli bölgelerinde yaşayan, nesli tükenmekte olan hayvanlarla kesişiyor yolu. Onlarla sohbet ederken öğreniyor öykülerini, ne yiyip içtiklerini, yuvalarını nasıl kurduklarını, neler yapmaktan hoşlandıklarını. Öğrendiklerini öyküsünü okuyan yaşıtlarına anlatıyor, ama anlattıkları sadece hayvanların öyküleri değil, ormanda yön bulmanın inceliklerinden, kamp alanında dikkat edilmesi gerekenlerden, geniş alanlarda yalnız hareket etmemenin öneminden de söz ediyor. Derenin sesini dinlemeyi, yaprak hışırtılarına kapılıp dünyayı unutmayı, hayvanların yaşam hakkını korumanın önemini öğreniyor yolculukları boyunca ve ne mutlu ki okurlarına da öğretiyor öğrendiklerini. Şiirli bir dili var Yu’nun, kafiyelerle konuşmayı seviyor, bu tercihi öyküsünün ritmine ritim katıyor. Hayvanların öykülerini dinlemekle, onlarla sohbet etmekle yetinmiyor, her macerasının sonunda tanıştığı ilginç hayvanın özeliklerini; nerede yaşadığını, tüy rengini, nasıl beslendiğini, hangi mevsimi daha çok sevdiğini, suyla ilişkisini, türdeşleriyle bağını, yavrularını nasıl büyüttüğünü anlattığı kartlar sunuyor. Muğla’da bir çatıda fideye can suyu verirken tanıştığı bizleri, İzlanda göllerine, Rusya’nın tayga ormanlarına götüren, sığınlarla, kapibaralarla dostlaştıran Yu, sen çok yaşa. Merak dolu maceraların hiç azalmasın.

Yazının başında konuk olduğumuz saksı treninin yolculuğunu anlatan Sen Hiç Çiçek Yedin mi? Ülker Kurtcan tarafından yazılıp Burcu Koçer Oruç tarafından resimlenmiş, yayıncısı ABM.

Okurunu haritanın bir ucundan diğerine gezdirip hayvanların yaşam döngüsündeki yerini, onlara saygıyı esas alarak anlatan Yu ve İlginç Hayvanlar ise Büşra Tarçalır Erol tarafından yazılıp Funda Akman Aydemir tarafından resimlenmiş ve ABM Çocuk ve İlk Gençlik Yayıncılık tarafından yayımlanıyor.

 

 

Işıl Kızılırmak

Etiketler: Işıl Kızılırmak, Dünya Çevre Günü, Yu ve İlginç Hayvanlar, Sen Hiç Çiçek Yedin mi?
Haziran 11, 2025
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı

Sizlere en iyi alışveriş deneyimini sunabilmek adına sitemizde çerezler(cookies) kullanmaktayız. Detaylı bilgi için Kvkk sözleşmesini inceleyebilirsiniz.